Çinli bir arkadaşımın "hot pot" partisi yapalım demesinden sonra neyle karşılaşacağımı bilmek adına yaptığım araştırma sonucunda edindiğim ilk izlenim; öyle iki insanla olmayacağıydı. Çok haklıydım! Arkadaşımın evine gittiğimizde masada hazırlanmış renkli renkli sebzeleri gördüm. Ortada da kocaman bir elektrikli tencere. Diğer arkadaşların gelmesiyle et içerikli ürünleri "bak bu helal" diye damgalarını göstererek balık ürünlerinin ve adını sadece balık topu olarak bildiğim ürünlerle tanıştıktan sonra masada bir böceğin gözlerini dikmiş bana baktığını farkettim. Hamdolsun ki canlı değildi. Karidesmiş kendileri, benim için gidip helal ürün almış insanlar önüme çiğ tavuk kesip koysa bile elbette yiyecektim. Neyseki pişireceklerdi...
İki çeşit mantar, bi kaç çeşit balık topu(balık mücveri gibi içinde yeşil soğan vb. Ürünler var) kağıt tofu, normal tofu, havuç, patates, brokoli, küp küp doğranmış balık ve prinç noddle. Bu çeşitler farklılık gösterebiliyor en çok yaptıkları ince doğranmış koyun eti ve domuzun sakatatlarıymış. 6 kişilik partimizin 2 kişisi müslüman olduğu için onları iptal ettiler. Yanında da bir kaç çeşit sosla başladık servise. Öncelikle Çin'den getirdiği çorbanın ana malzemesi olan suyu tencerenin yarısına normal su koyarak kaynatmakta başladı işe. Ardından pişme sürelerini dikkate alarak ekledi bir bir tüm çiğ yiyecekleri.
Youtube'da yayınladığım bu videoda detayları bulabilirsiniz.
Gelelim bu kendin pişir kendin ye olayı hakkındaki görüşlerime...
Saatlerce yiyerek başında muhabbet edilebilecek bu güzel yiyecek biraz fazla baharatlı biz Türklere göre, yuttuktan sonra baharatı ağzınızdan midenize giden yolu etrafına acı saçarak işaretliyor adeta. İşin iyi yanı bir kaç yemeden sonra uyuşturuyor baharat ağzınızı ve dilinizi. Ama ilginç bir şekilde tadını alabiliyorsunuz yiyeceklerin hala. Acısını söndürsün diye soda, kola falan içmeyin aman ha! Ben yaptım üçe beşe katlandı acısı, sonrasında portakal suyuyla devam ettim. Çinliler soya sütü içiyorlarmış genelde yanında. En sevdiğim balıklar oldu. King Prawn(karides) de fena değildi. Balık tavuk arası bir tadı vardı ama temizlerken bir zamanlar denizin incecik kumlarında gezinen ayacıklarını görmeseydim daha güzel olabilirdi. :) İki kase dolusu yedim onu da belirtmek isterim. Masadaki diğer arkadaşlar da Tayvanlı ve Endonozyalıydı. Buna benzer bir yemek kültürü bu diğer iki ülkede de varmış. Ama onların kaynattıkları su bu kadar baharatlı değilmiş. Yemeğin sonunda öğrendim ki bu restorana gidilip yenildiği takdirde çok pahalı bir yemekmiş. Kişi başı 200 pound gibi bir fiyat verdiler Londra'daki restoranlar için. Sadece bir yerde yapılıyormuş ayrıca. Bizim için bu kadar uğraşıp bize böylesine farklı bir deneyim sunan arkadaşıma minnettar oldum. Asya insanı sıcaklığını bu uzun zamanlı yemek masasında bir kez daha hissettim. Avrupa insanı genelde kendi başına hızlıca yemek yiyip kalmak peşinde olduğu için mesafeleri görmüyorum ve Asyalı insanları daha bize yakın görüyorum.
Okuduğunuz için teşekküe ediyorum. Sorularınızı seve seve cevaplayacağımı belirtmek istiyorum...
Saygılar.




Hiç yorum yok:
Yorum Gönder