Tanca kumsal
Kumsaldan Medina'ya doğru yürüdük niyetimizde Dar el Makhzen'i ziyaret etmek var ama bir türlü bulamıyoruz. Daha yeni yeni açılan dükkanların olduğu sokaklarda geziyoruz. Daha fazla zaman ayırıp güzel bir planlama yaparsanız bizimkinden daha güzel bir Tangier hikayeniz olabilir. Ama biz Chefchaouen'e gidecek olmanın heyecanı ile bu şehri pek de önemsemedik açıkçası. Medina'dan ayrılıyor ve otogara doğru yürüyoruz tekrar. Bu şehre pazar günü gidecekseniz dikkat! Her yer kapalı, kahvaltı yapmak için gördüğümüz her restorana yöneliyoruz ama nafile. Bir tane Pizza Hut görüyoruz tam umudumuzu kaybetmişken; içerisi de kalabalık olduğu için içeri giriyoruz. Herkesin bakışları bize çevriliyor aniden, kasada da kimse yok, menüyü alabilir miyiz diyoruz "tabii" diyorlar oturuyoruz ve kapalı olduklarını söylüyorlar. Meğer içeridekiler çalışanlarmış ve bir toplantının ortasındayken biz girmişiz. Gülüşmeler arasında ayrılıyoruz buradan da. Otogara yakın bir yer buluyoruz ve tost yiyoruz. Şimdi ise vakit Chefchaouen vakti....
Tangier Medina
Tangier Medina
Tangier
Chefchaouen'e doğru giderken otobüs önce Tetouan'a uğruyor, buranın da güzel bir şehir olduğunu araştırmalarımızdan biliyorduk ama vakit olmadığı için gezemedik. Eğer sizin vaktiniz varsa kayalık bir platonun üzerine kurulmuş olan bu şehri gezebilirsiniz. Bol kaktüslü ve dağlık yoldan sonra Rif dağlarının eteğine kurulmuş bu kasabaya geliyoruz. Ama o da ne? Etrafta ne bir mavi boya var ne de olağan dışı bir güzellik. Eşime duygularımı ve hayal kırıklığımı belli etmeden ertesi gün için Fez'e biletlerimizi alıyoruz. Burada bir bilgisayar sistemi olmadığı için muhtemelen her şehre otobüs içinde bir kontenjan veriliyor, otobüs firması bize istediğimiz saatte koltuk olmadığını ve saat 12 için ise sadece 2 tane bilet kaldığını söylediğinde biraz tedirgin olduk ama ertesi gün otobüste kimsecikler olmadığında sinirlendik doğrusu. Sizde bu tarz sürprizlere hazırlıklı olun. Bilet işini hallettikten sonra Medina yani eski şehrin yakında olduğunu ve 10 dakikalık bir yürüyüş sonrasında ulaşacağımızı öğrendik. Ama aşırı yokuşlu bir yol olduğu için o 10 dakika bize yarım saat oldu. Yolda ise eşime uyuşturucu satmaya çalışan iki adam beni iyice korkuttu. Bu şehre geldiğim gibi gitmek hatta bir an önce eve dönmek istiyordum. Beton binaların arasından tekerlekli valizi zar zor sürükleye sürükleye içimizden de "bu kasabanın nesi güzelmiş ki bu kadar?" diye hayıflana hayıflana girdik yine yeni bir medinanın kapısından. Mavinin güzelliği ve huzuru bir anda içimize doğdu ve büyük bir "ohh!" çektik. O an yorgunluğumuzu unutuverdik bir anda ve hemen valizi bırakalım da bu mavi sokakların büyüsüne kapılıp gidelim düşüncesi geldi endişelerin yerine. Bu kale İspanya'dan (Endülüs) sürülen müslümanlar tarafından 15.yy'da kurulmuş. Mavi; sonsuzluğu, gökyüzünü ve cenneti temsil ediyormuş. Bu şehre girdiğinizde dikkat etmeniz gereken bazı şeyler var insanlar özellikle de kadınlar ve kızlar fotoğraflarının çekilmesinden hoşlanmıyorlar ve siz fotoğraf çekerken kenara çekiliyorlar. Riada giriyor ve eşyalarımızı bırakıyoruz. Karnımız çok aç olduğu için yakın bir restoran arıyoruz internetten ama bulamıyoruz. Belki yol üzerinde bir yer görürüz bahanesiyle ufak bir tur atıyoruz akşam vakti. Azıcık merakımızı giderdikten sonra restoran da bulamadığımız için riada doğru tekrar yürüyoruz. Bir bakkaldan içecek, ekmek, domates alıp sandiviç yapmaya karar veriyoruz. Bakkaldaki teyzeyle bir esnafın yardımıyla anlaşıyoruz bize birde yöresel peynirlerinden almamızı tavsiye ediyor ve alıyoruz. Çok da güzel bir akşam sandivici hazırlıyoruz kendimize. Hava kararmadan önce biraz fotoğraf çekiyoruz ama asıl heyecanımızı ertesi güne saklıyoruz. Ertesi gün erkenden uyanıyoruz riadın terasından güneşin doğuşunu izlemek için ama hava aşırı soğuk ve yağışlı olduğu için çıktığımız gibi odaya geri dönüyoruz. Hava aydınlanınca yağmurun dindiğini ve şehrin üzerini kaplayan bulutları görüyoruz. Yer mavi, gök mavi sanki bulutlar arasına çizgi çekip ayırmak istiyor gibi hızlıca hareket ediyorlar şehrin üzerinde. Bu güzel manzara eşliğinde kahvaltı ediyoruz.
Kahvaltıdan sonra her köşesinde ayrı güzellik bulunan mavi sokaklara atıyoruz kendimizi. Her kapıya ayrı ayrı muhabbet besliyorum, için için merak ediyorum süslemeli kapıların ve mavi duvarların arkasındaki dünyayı.
Medina'dan dışarı çıkıyoruz bu güzel sokaklardan sonra. Bu sefer karşımıza dağın eteğinden çıkan berrak su, o suda çamaşır yıkayan teyze(uzakta olmasına rağmen fotoğraf çekmek istediğimizde bizi farketti ve kızdı) ve bir dağ yolu çıkıyor. Bu dağa çıkmanızı da tavsiye ederim. Oksijen bol geldiğinden midir, şehrin güzelliğinden midir nedir kafalarımız bir hoş oluyor dağa çıktıkça.
Chefchaouen meydanı
Yolculuk saatimizin yavaş yavaş yaklaştığı bu şehirden de ayrılmak için otogara gidiyoruz. Üzerini tamamen bulut kaplamış olan mavi dünyaya bakıyorum ve şükrediyorum bir kez daha Dünya'nın tüm güzelliklerine. Otogarda bize veda etmek isteyen bir yerlinin fotoğrafıyla "Allah'a emanet olun" diyorum.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder